NADA Farkındalık Akademisi

Stres yaşama devam edebilmemiz için gereklidir. Kalbimizin atmasını, nefes almamızı sağlarken, her sabah yataktan çıkaran da o gün yapılacakların stresi olmaktadır. Yapacağımız küçük ya da büyük bütün işlerde stres bizi başarıya götüren iş ortağımız gibi davranmaktadır. Bu işbirliğinde denge hayati önemde olmaktadır. Ne eksik ne fazla, gereken zamanda, gerektiği kadar stres, performansımızı zirveye taşımaktadır. Ancak çoğunlukla hayat, stresi sipariş ettiğimiz şekil ve boyutta sağlamak yerine az ya da çok vermektedir. Burada stres yönetiminin önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Stres faktörüyle kurduğumuz ilişki, stresin niteliklerini belirlediğine göre, bu nitelikleri ulaşmak istediğimiz performans doğrultuda şekillendirmemiz de mümkün olacaktır. Optimum stres seviyesini yakalamak üzerinde çeşitli teoriler bulunmaktadır.

İsviçreli danışmanlar PhilippeRothlin ve Peter Werder, işte harcanan zaman ile gerçekleştirilecek görevlerin hacmi arasındaki dengesizlik olarak tanımladıkları bıkkınlık teorisini 2007 yılında geliştirdiler.

Kaynak: https://delphis.org.uk/peak-performance/stress-and-the-pressure-performance-curve/

Stresin aşırılığı kadar yokluğu da hayattan aldığımız zevki öldürmektedir. Hayatında bir mücadele, yataktan çıkmak için bir amacı olmayan insanların bütün günü hiçbir şey yapmadan geçirmeleri çok olasıdır. Bu durum tembellik değil, kişinin becerilerinin ve kapasitesinin zorlanmaması, kendisine meydan okuyacak bir hedefin bulunmaması ve kişiyi harekete geçirecek uyaranların yokluğu ile ilgilidir. Çalışanların işlerinde hissettikleri amaçsızlık ve kariyer hedefi eksikliği en yaygın bıkkınlık nedenleri olarak gözlenmektedir.

Hayata motive olmak için hepimizin, uğrunda harekete geçeceğimiz hedeflere ihtiyacımız var. Uzun veya kısa vadeli, gerçekleştirdikçe yenileri ile yer değiştiren hedeflerin varlığı, yaşam enerjimizi artırırken, can sıkıntımızı yok edecek uğraşlar edinmemizi sağlar.

Ünlü bir fotoğraf sanatçısına neden fotoğrafa gönül verdiğini sorduklarında cevabı “Sergiler oluyor da can sıkıntısını unutuyorum.” olmuştur. Uyaranların varlığı aralarındaki en büyük farkı yaratsa da can sıkıntısının insan üzerindeki etkisi, tükenmişlikle çok benzerdir. Her ikisi de kişiyi bitkin bırakır, boşlukta hissetmesine yol açar, hayatın gerekleriyle baş edemez hale getirir. Motivasyon kaybı, ayrışma ve kaygı gibi belirtiler dikkate alınmadığında depresyona yol açabilmektedir.

Kaynak: https://nesslabs.com/burnout-vs-boreout

Tükenmişlik, fazla mesainin idealleştirilmesine bağlı uzun çalışma saatleri ve iş-yaşam dengesizliği ile bağdaştırılırken bıkkınlık, işten sıkılmak, işin kendisini ve çıktılarını anlamsız bulmakla ilişkilendirilmektedir.

Olaylardan, durumlardan ve kişilerden onlara verdiğimiz anlam kadar etkilendiğimiz düşünüldüğünde, anlam yoksunluğunun bıkkınlığa ve aşırı anlam yüklemenin tükenmişliğe neden olabileceği görülmektedir.

Bıkkınlık veya tükenmişlik halinde karar almaktan kaçınmak, kaybolan anlamı yeniden bulmak veya işe verilen anlamı yeniden tanımlamak için sosyal çevreden, iş arkadaşlarından veya profesyonellerden yardım almak yerinde olacaktır. Bıkkınlığın kaynağının iş olması halinde kişi kendisine “neden bu işi yapmaya başladığını” sorabilir, değerleriyle örtüşen ve çatışan noktaları sorgulayabilir, işi geliştirmeyi veya değiştirmeyi düşünebilir. Bu evreden çıkarak konfor alanı oluşturmadan önce, yeni rutinler oluşturduğumuz ve alışkanlıklar kazandığımız, yeniye alıştığımız kısa süreli bir geçiş dönemi vardır.

MalcolmGladwell, Outliers isimli kitabında, bir işte harcanan on bin saatin getirdiği uzmanlık ve rekabet avantajından bahseder. 10 yıldır aynı işi yapan bir insanın artık işini gözü kapalı yapabilir duruma gelmesi de doğaldır. Konfor alanı bildiğimiz, sürprizi, riski, belirsizliği ve dolayısıyla stresi ve kaygısı az olan bu tür alanlardan oluşmaktadır. Bazen iş, bazen bir ilişki, bazen bir durum kişinin konfor alanını oluşturabilir. Konfor alanındaki koşullar mükemmel olmak zorunda değildir. Sadece bilindik ve yaşamamıza izin veren nitelikte olmaları bu alanda kalmamızı sağlayacak motivasyon için yeterlidir.  Bu alanda gösterdiğimiz performans görece başarılı fakat kesin olarak istikrarlıdır.